Alkol, Direksiyon ve Vicdan Arasında Sıkışmış Bir Toplumuz

🖊️ Cingiz Quliyev
Gece geç saat. Üç bira içmiş bir arkadaş, “Sabaha kadar geçer, bir şey olmaz” diyor. Belki de haklıdır. Vücudu sabaha kadar büyük oranda alkolü atar. Ama mesele bu değil. Mesele sadece promil değil. Mesele, düşünce biçimi. Toplumsal bir refleks hâline gelmiş umursamazlık hali.
Türkiye’de özel araçlar için yasal alkol sınırı 0.50 promil. Bunu herkes biliyor ama çoğu kişi “bir şey olmaz” kültüründe yetiştiği için sınırdan çok, tahmine güveniyor. Bir arkadaş hesaplar yapıyor: “Ben 80 kiloyum, 3 bira içtim, altı saat uyudum, şu kadar promilim kalmıştır…”
Peki ya uyandığında hâlâ dikkat eksikliği varsa?
Ya yolda bir çocuk aniden fırlarsa?
Promil kadar önemli olan bir şey daha var: tepki süresi.
Hiç düşündünüz mü, bir kaza olduktan sonra “Ama ben ayıktım” demek kimi ne kadar rahatlatır?
Bir toplumun trafik kültürü, yalnızca yasalarla değil, bireysel sorumluluklarla da inşa edilir. Sadece polis çevirmesi varsa dikkatli olan bir sürücü, aslında potansiyel bir tehdittir. Ve bu tehdit bazen kendisine bile zarar verecek kadar kontrolsüzdür.
“İçip direksiyona geçmem” demek bir erdem değil; bu zaten en temel norm olmalı. Tıpkı kırmızı ışıkta durmak gibi. Ama biz hâlâ bunu bir kişisel tercih gibi tartışıyoruz. Oysa ki bu bir toplumsal sorumluluk.
Bira, rakı, viski… İsmi önemli değil. Alkolle direksiyon arasında duvar örmediğimiz sürece, olan yine masum birine olur. Belki bir yayaya. Belki de bir çocuğa.
Bu yüzden artık hesap yapmayı bırakalım. Promil düşünmeyelim.
Alkol aldıysan, araç kullanma. Nokta.
—
✍️ Cingiz Quliyev
Köşe Yazarı